Küçük Çocuklara “Özür Dile”, “Teşekkür Et” Demek Ne Kadar Doğru?
- Senem Korkmaz Avcı
- 26 Kas
- 3 dakikada okunur

Erken çocukluk döneminde çocuklara nezaket ifadelerini öğretmek, birçok kültürde ebeveynliğin temel görevlerinden biri gibi görülür. Ancak gelişim psikolojisi, küçük çocuklara “özür dile”, “teşekkür et” veya “lütfen de” gibi ifadeleri henüz kavrayamadıkları bir dönemde zorla söylettirmenin beklenen sonucu vermediğini açıkça ortaya koyuyor. Bunun nedeni, ahlaki kavramların ve empati kapasitesinin gelişiminin biyolojik olarak belli bir zaman çizelgesine bağlı olmasıdır. Bir çocuk hangi yaşta hangi kavramı anlayabilir? Ne zaman özür dilemenin gerçekten ne anlama geldiğini kavrar? Bu sorulara bilimsel modellerle baktığımızda cevap oldukça nettir.
Gelişim psikolojisinin en etkili modellerinden biri olan Lawrence Kohlberg’in Ahlak Gelişimi Kuramı, erken çocukluk dönemindeki çocukların ahlaki değerlendirmeleri sonuç odaklı yaptığını söyler. Bu yaşlardaki çocuk, “doğru”yu bir eylemin arkasındaki niyetle değil, sonucuyla ilişkilendirir. Bu nedenle bir arkadaşının canını yaktığında özür dilemesi ona aslında hiçbir anlam ifade etmez; çünkü karşısındakinin ne hissettiğini, bu hissin kendi davranışıyla nasıl ilişkili olduğunu henüz anlayamaz. Piaget’nin çalışmalarında da benzer olarak, küçük çocukların soyut düşünceyi kullanamadığı, niyet-sonuç ayrımını yapamadığı ve kuralları anlamadan uyguladığı vurgulanır. Bu noktada, “özür dile” cümlesi çocuğun zihninde bir ahlaki davranış değil, bir yetişkin komutu olarak yer edinir.
Empati gelişimi açısından baktığımızda tablo daha da açıklayıcı hâle gelir. Bebeklik döneminde çocuklar başkalarının duygusunu yüz ifadelerinden ve ses tonlarından fark edebilse de, duyguyu anlamlandırma ve bunu kendi davranışıyla ilişkilendirme prefrontal korteksin olgunlaşmasıyla gerçekleşir. Araştırmalar yaklaşık üç yaş civarında çocukların başkalarının duygularını daha tutarlı biçimde anlamaya başladığını gösterir. Bu noktaya kadar çocuk yalnızca duyguyu taklit eder; üzgün birini görünce yüzü düşebilir ya da bir arkadaşının ağlamasına şaşırabilir, ancak “benim yaptığım davranış onu üzdü” şeklindeki zihinsel bağlantı henüz yoktur. Dolayısıyla iki yaşındaki bir çocuğun özür dilemesi, yetişkin için duygusal bir anlam taşısa da çocuk için yalnızca ezber bir kelime tekrarından ibarettir.
Nezaket ifadelerinin bu yaşlarda kalıplaştırılarak öğretilmesi, bilimsel açıdan birkaç açıdan sorunludur. Öncelikle bu tür davranışlar çocuğun içsel motivasyonunu değil, dışsal baskıya uyum sağlama isteğini harekete geçirir. Kısacası özür dilemesinin nedeni gerçekten telafi etmek değil, “annem söyledi” veya “şimdi rahatlayacaklar” hissidir. Bu durum özür ve teşekkür gibi önemli sosyal davranışların ahlaki anlamını gölgeler. Ayrıca çocukların duygu düzenleme süreçleri bu yaşlarda halen olgunlaşmadığı için, öfkeli ya da üzgünken zorla özür dilemeye yönlendirilmek duygusunu bastırmasına neden olur. Bastırılmış duygu ise davranışsal öğrenmeyi desteklemek yerine engeller.
Tüm bu bilimsel bulgular bize önemli bir şey söyler: Erken çocukluk döneminde nezaket öğretmenin en etkili yolu, çocuğa cümle ezberletmek değil, model olmaktır. Albert Bandura’nın Sosyal Öğrenme Kuramı’na göre çocuklar özellikle ilk yıllarda en güçlü şekilde gözlem yoluyla öğrenir. Ebeveynin günlük hayatta eşine, çocuğuna, komşuya, market çalışanına teşekkür etmesi; yanlışlıkla birine çarptığında özür dilemesi; çocuğuyla iletişiminde nazik bir ton kullanması, çocuk için kelimelerden çok daha öğreticidir. Bu doğal modellemeyi düzenli gören bir çocuk, uygun bir gelişim aşamasına geldiğinde nazik ifadeleri kendiliğinden kullanmaya başlar.
Bu noktada ebeveynler için en kritik rehberlik şudur: Henüz bu kavramları anlayamayacak yaştaki bir çocuktan ezber davranışlar beklemek yerine, yaşadığı durumları duygular üzerinden açıklamak daha etkili bir yoldur. Örneğin bir arkadaşının oyuncağını çekip aldığında, “Şu anda o üzülmüş gibi görünüyor, çünkü oyuncağını çok seviyordu” şeklindeki kısa ve somut bir açıklama çocuğun duygusal bağlamı kavramasına yardımcı olur. Aynı şekilde teşekkür etmesi için baskı kurmak yerine, “Bardağı getirmen hoşuma gitti, teşekkür ederim” diyerek model olmak, çocuğa bu kelimenin sosyal işlevini çok daha doğal bir şekilde öğretir.
Çocuk üç yaş civarına geldiğinde empati ve niyet farkındalığı güçlenmeye başlar. Artık özür dilemek yalnızca bir kelime değil, davranışın bir sonucu hâline gelebilir. Bu dönemde ebeveynlerin doğrudan talimat vermeden, yol gösterici bir dil kullanması öğretimi destekler. “Arkadaşın üzülmüş olabilir, böyle durumlarda ‘özür dilerim’ demek işe yarayabilir” şeklindeki ifadeler çocuğun kendi tercihini kullanmasını sağlar. Araştırmalar, çocuğa seçenek sunularak öğretilen sosyal davranışların daha kalıcı olduğunu göstermektedir. Zorlamanın aksine, yönlendirilmiş ama özgür seçim imkânı sunan öğretim çocukta otonomiyi ve içsel motivasyonu güçlendirir.
Sonuç olarak nezaket ifadeleri çocuklara elbette öğretilmelidir; ancak bunun nasıl ve ne zaman yapılacağı büyük önem taşır. Ahlaki kavramların nörolojik ve bilişsel gelişime bağlı olduğu unutulmamalıdır. Erken yaşlarda zorla söyletilen kelimeler anlam taşımadığı gibi, uzun vadeli sosyal beceri gelişimini de desteklemez. Çocukların gerçek anlamda nezaket, empati, özür ve teşekkür davranışlarını içselleştirmesinin en güçlü yolu, onların yanında bu davranışların doğal hâlini yaşayarak görmeleridir. Zamanı geldiğinde, duyguları anlamlandırmaya başladığında ve ebeveynlerinden sağlıklı bir model gördüğünde, çocuğun “özür dilerim” demesi yalnızca bir kelime değil, içten gelen bir davranışa dönüşür.




Yorumlar